Burun…bize onunla ilgili öğretilen ilk şey; beş duyu organımızdan biri olduğu. Ama ergenlik dönemiyle birlikte aynaya baktığımızda hepimiz için çok daha ötesi.
“Acaba profilden nasıl görünüyorum?”
“Acaba ucu biraz daha kalkık olsa daha mı iyi olur?”
“Biraz geniş galiba benim burnum”
“Burun kemerimi gözlükle kamufle etmeliyim”
ve benzeri cümleler birçoğumuzun aklından geçmiştir. Çünkü burun yüzümüzün tam ortasında ve diğer kısımlarıyla olan uyumu ve şekli, ifademizi belirleyen en önemli unsurlardan biri. Ama pek azımız cesaret edip bir estetik cerraha kendimizi teslim ederiz. Çünkü mutlaka etrafımızda estetik burun ameliyatı yani rinoplasti geçiren birileri ya da bize kadar efsane gibi ulaşan hikayeleri vardır.
“Ay duydun mu filanca estetik olmuş ama burnu çökmüş”
“Ameliyat oldum ama burnumun ucu düştü”
“Tamponlar alınırken çok acıyormuş”
Bu ve benzeri cümleler bizi korkutur, ameliyat fikrinden uzaklaştırır ve belki de bir ömür fotoğraf çektirmekten kaçınır, yeni biriyle tanışacağımızda profil görüntüsü vermemek için her türlü duruş pozisyonunu önceden deneriz.
Oysa ki günümüzde cerrahi tekniklerin gelişmesi, ameliyatta kullanılan malzemelerin çeşit ve kalitesindeki gelişmelerle tüm bunlar gülüp geçilebilecek endişeler..Ama..Burada yine bir nokta var dikkat edilmesi gereken. O da cerrah seçimi.. Hastasının beklentilerini iyi anlayıp, ona uygun çözüm önerileri sunan, en son yenilikleri takip eden, bilimsel toplantılara katılıp burada edindiği bilgileri günlük pratiğine aktarabilen ve en önemlisi konuyla ilgili tecrübesi olan bir estetik cerrahla bu sıkıntıları yaşamanız pek olası değil. Cerrahi teknik seçimi de cerrahla alakalı olarak değişir. Sadece şunu akılda tutmak lazım. Nasıl ki herkesin yüz yapısı, deri kalitesi ve burun şekli birbirinden farklı ise; teknik seçiminde de bu farklılıkları göz önünde tutmak ve herkese aynı çözümleri sunmamak lazım.